1 Kasım 2017'de tutuklanan ve halen Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan Osman Kavala'dan 14 Mayıs 2018 tarihli mektup:
Silivri'de tutukluluğumun altıncı ayı 1 Mayıs’ta tamamlandı. İddianameyi bekliyoruz.
Masumiyet karinesi adil yargılanma hakkının temel bir öğesi olduğu için, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi normları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları olağanüstü bir tedbir olan tutuklama kararı için 'kuvvetli şüpheyi' yeterli görmüyor, somut deliller aranmasını gerekli kılıyor. Ülkemizde ise durum farklı. Savcı ağır ceza gerektiren bir suç tarifi yaptığı zaman hakim kendini tutuklama kararı vermekte adeta zorunlu hissediyor. Yeterli delil olmadan verilen bu kararlar, iddianamenin hazırlanma sürecini de etkiliyor. Tutuklamadan sonra toplanan delillerle tutukluluk kararını haklı çıkarma çabası, bu süreci uzun ve sıkıntılı bir hale getiriyor. İddianamenin hazırlanması uzadıkça, tutukluluk süresi de uzuyor, şüphelinin kendisine verilecek cezaya istinaden özgürlüğünden mahrum bırakıldığı zamanın bedeli telafisi mümkün olmayan bir seviyeye ulaşıyor.
Benim gibi cezaevlerinde aylardır belirsizlik içinde iddianamelerinin hazırlanmasını bekleyenlerin sayısı az değil. Bu durum, adil yargılanma mekanizmasında bir dengesizliğe işaret ediyor. Masumiyet karinesi başından itibaren yargı sürecinin temel unsuru olarak kabul edilmezse bu dengesizlik sürüp gidecek.
Osman Kavala, 14 Mayıs 2018